Biz sizi az çok tanıyoruz ancak takipçilerimizin de tanıması için kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Merhaba ben Engin Polat, internetin henüz hayatımıza girmediği bir dünyaya 1979 yılında doğdum. Çok zeki bir çocuk değildim belki ama çalışkandım ve çalışkanlığım sayesinde okuduğum Fenerbahçe Süper Lisesini normal süreden daha erken bitirdim.
Benim lisede okuduğum yıllarda rehberlik hizmeti bugünkü gibi değildi, ben kendi küçük dünyamda elektroniğe yatkın olduğumu düşündüm ve üniversite için sadece Elektronik bölümlerini yazdım.
Kocaeli Üniversitesi Endüstriyel Elektronik bölümünde okurken farkına vardım ki, aslında benim okumam gereken bölüm Bilgisayar (Yazılım) Mühendisliği.
Üniversiteyi bitirdiğim ve çalışma hayatına girdiğim 1999 yılından beri sadece yazılım geliştiriyorum, umarım daha çook uzun yıllar boyunca da yazılım geliştirmeye devam ederim.
Yaptığım işi çok seviyorum ve yenilikleri takip etmek, yeni birşeyler öğrenmek çok hoşuma gidiyor.
1999 yılından beri yazılım geliştiriyorsunuz ve birçok projelerde yer aldınız, bu hayata nasıl atıldınız?
Projelerde yer almak konusunda proaktif davrandığımı söyleyebilirim. Neredeyse 20 yıldır yazılım geliştiriyorum, buna rağmen hala bıkmadan “bana ilginç gelen” her projede olmak için kendi takvimimi çok etkin bir şekilde yönetiyorum. Bu sayede hem değişik teknolojiler ile ilgili konfor alanımı genişletmiş hem de kendime tecrübe katmış oluyorum. Ayrıca yaptığım işlerin bilinirliği ve benim tanınırlığım da artmış oluyor.
Buraya yazamayacağım kadar ödül ve sertifikalarınız var. Nokia Developer Champion, Microsoft MVP (Most Valuable Professional), Microsoft RD (Regional Director) gibi ödüller aldınız bu sizin için nasıl bir duygu?
Okul zamanlarımdan beri ders çalışmak, çalıştığım dersin test edilmesi çok hoşuma gitmiştir.
Kendi çapımda belli bir noktaya geldikten sonra Yazılım Geliştirme yetkinliğimin de test edilmesi ve matematiksel olarak karşılaştırılması gerektiğini düşündüm.
Oldum olası kendimi Microsoft’a yakın hissetmişimdir, bu yüzden Microsoft araçları ile yazılım geliştirme alanında testlere girmek ve sertifika almak istedim.
İleride yapacağım iş başvurularında aldığım sertifikaların faydası olacağını da düşünmüştüm.
Hakikatten de, iş bulmanın nispeten daha zor olduğu dönemlerde bile hiç işsiz kalmadım, sertifikalarım beni rakiplerimden bir adım öne çıkarttı.
Ayrıca paylaşmayı, benim geçtiğim yollardan geçmek isteyenlere yardımcı olmayı çok seviyorum.
Elimi taşın altına uzatıp yaptığım paylaşımlardan dolayı da yıllarca Microsoft tarafından MVP (Most Valuable Professional) ve RD (Regional Director) ünvanlarına uygun görüldüm.
Bu ünvanlara uygun görülürken hayatım boyunca hiç unutmayacağım çok güzel arkadaşlıklar edindim, duygular yaşadım.
Belki RD (Regional Director) ünvanı MVP (Most Valuable Professional) ünvanından daha kıymetli gibi gözüküyor olabilir, fakat ben hep MVP olduğum yılları daha keyifle hatırlıyorum 😊
Açık Akademi platformunda birçok gence ücretsiz bir şekilde Türkçe kaynak sağlıyorsunuz. Bu nasıl bir duygu?
İnternette yeni teknolojileri veya teknikleri öğrenmeye çalışan insanların karşısına “genellikle” İngilizce paylaşımlar çıkıyor.
Bu da İngilizce okuma/yazma konusunda dil bariyerine sahip ülkemiz gençlerinin önüne büyük bir engel oluşturuyor.
Ben mümkün olduğunca özgün içerik üretip, mümkün olmadığı noktalarda da çeviri yaparak yeni teknolojileri/teknikleri Türk gençlerine ulaştırmaya, yarıştan kopmamalarını sağlamaya çalıştım.
Yıllar içerisinde bana ulaşan teşekkürlerden anladığım kadarıyla, bir ölçüde bunu başarabilmişim.
Keşke para kazanma derdim olmasa ve tüm zamanımı paylaşım yaparak, soruları çözerek geçirebilsem, ama tahmin edebileceğiniz gibi benim de para kazanmam gerekiyor 😊
Üniversite ve sertifikalar hayatımızı nasıl etkiler?
Üniversite, temel oluşturmak, öğrenmeyi öğrenmek ve metodolojik çalışma konusunda disiplin katıyor. Fakat “en azından Türkiye’deki” üniversitelerin size iş hayatına hazırladığını, okuduğunuz bölümün konularını derinlemesine öğrettiğini düşünmüyorum. Sertifikalar ise, size çalışma arkadaşlarınızdan bir adım öteye götüren, bir karşılaştırma esnasında (örneğin iş başvurusu) size “rakiplerinizin” önüne geçiren güzel etkilere sahip.
Ayrıca sertifika alabilmek için ilgili konuyu çok daha derinlemesine araştırmak, deneyimleyerek öğrenmek zorunda kalıyorusunuz, bu da büyük bir artı bence.
Yazılıma yönelmek isteyenlere tavsiyeleriniz neler?
Polyglot diye bir kavram var, bu kavrama göre, “kişi Senior olana kadar tek bir alana yoğunlaşsın, bütün kaynaklarını (zaman, enerji, vs.) bu alana yöneltsin, ilgili alanda Senior olduktan sonra muadil başka alanlar ile ilgili de çalışmalar yapıp ufkunu genişletsin” tavsiye edilir.
Bunun yanında Yazılım, tıpkı doktorluk gibi, kendi içinde branşlara sahip ve her branş birer meslek dalı. Örneğin, Cerrah, Psikolog, Veteriner birer doctor ama aslında ayrı meslek dalları. Aynı şekilde, BackEnd, FrontEnd, Mobile, Database ve hatta Tester, Analist, Proje Yöneticisi, Yazılım ana başlığı altında ayrı birer meslek dalı.
Benim de yeni başlayacaklara tavsiyem, iş bulma zorunluluğunun henüz olmadığı zamanlarda (örneğin hala üniversitede okurken) bu branşları deneyerek hangisinin kendilerini daha mutlu ettiğini bulmaları. Böylece, dışarıdan güzel gözüken Oyun Programlamanın aslında nasıl matematik ve fizik gerektirdiğini görüp belki başka bir alana yönlenebilirler.
Böylece iş arama zamanı geldiğinde belli bir branş için iş arayıp, daha mutlu bir hayat sürebilirler.
Sizce gençlere yazılım ve teknolojileri alanlarında destek yeterli midir?
Destek hiçbir zaman yetmez, keşke çok daha fazlası olsa.
Her zaman “keşke daha fazla destek yapılabilse” diye düşüneceğiz.
Ben bu noktada, her gencin bir süre sonra geldiği noktayı unutmayıp diğerlerine destek noktası oluşturması gerektiğini düşünüyorum.
Sizce en kullanışlı yazılım dili hangisi?
Yaklaşık 20 yıldır Microsoft teknolojileri ile uygulama geliştiren bir developer olarak kendimi hep C#, Typescript gibi static typed diller kullanırken buldum. Bana en çok compilation sürecinden geçen, typed diller kullanışlı ve kolay geliyor. Bunun yanında, C# ve Typescript ile Mobil uygulamadan, oyuna kadar çok geniş perspektifte projeler geliştirilebiliyor, ne yazık ki, örneğin Rust ile bu pek mümkün değil (istisnalar dışında)
Bu yüzden benim gönlüm C# ve Typescript’ten yana 😊
Son 2-3 yıldır, çok fazla projede PowerShell ve Bash kullandım, o yüzden henüz gönlümde tahta sahip olmasa da, bu dillere hafiften meylettiğimi de ekleyebilirim 😊
Yurt dışı ile Türkiye’de ki sektörün farkları nelerdir?
Açıkçası kullanılan teknolojilerin çeşitliliği dışında pek fark göremiyorum. Büyük şirketler daha sağlam adımlarla ilerlerken start-up’lar ve küçük işletmeler teknoloji seçimi konusunda daha özgür olabiliyor. Bu yurtdışında da, Türkiye’de de böyle. Türkiye’de pek karşılaşmadığım ise, Haskell, Ruby, Perl, Rust, Scala gibi diller ile geliştirilen projeler.
KernelBlog hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Yaptığınız işi severek takip ediyorum. Sektörden insanların hikayelerini okumanın çok şey kattığını düşünüyorum, en azından bana katıyor 😊
Elinize sağlık.
suat
güzel röportaj, elinize sağlık.