Selamlar Dostlar,
Bu yazımda sizlerle Hacking’in tarihsel sürecini inceleyeceğiz. Bu alanda tarih bilincini birazcık daha açık hale getirmeyi amaçlıyorum. Dilerseniz hemen başlayalım.
Tarihsel Süreç: Hacking
20. yüzyılın ortalarında günümüz bilgisayarlarının ilk ataları üretilmişti. Ancak bu bilgisayarlar, bilgi-sayar kavramından çok uzak olmakla birlikte ağır, hantal, özel odalarda saklanan devasa makinelerdi. Ayrıca bu metal yığınları muazzam boyutlarda enerji tüketiyordu. Bilgisayarların bilgi saymaktan uzak, zor kontrol edilebilen, büyük çaplarda olduğu böyle bir dönemde, Hacker’ların babası olarak bilinen John Draper’ın tabiriyle ilk Hacking olayı gerçekleşti.
Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan MIT (Massachusetts Institute of Technology)’te bir grup çalışan, dev boyuttaki bu bilgisayarlarda daha kolay hesaplamalar yapabilmek için kısayollar oluşturdular. Bu sürecin takibinde Dennis Ritchie ve Ken Thampson adında iki dahi, 1969 yılında Bell Laboratuarlarında belki de tarihteki en büyük Hacking olayını gerçekleştirdi. Bu iki dahi, Linux ve Windows gibi işletim sistemlerinde ve yazılım alanında hala büyük etkisi olan C dilini geliştirdiler ve ilk işletim sistemi olan UNIX‘i yazdılar.
Unix işletim sistemi, çok görevli ve çok kullanıcılı bir yapıya sahip, bellekleri en verimli şekilde kullanan, işlem ve hesaplamaların kontrollü ve kolay bir şekilde yönetildiği bir sistemdi. Dennis Ritchie’nin tabiriyle “UNIX, temelde basit bir işletim sistemidir. Ama bu basitliği anlamak için bir dahi olmanız gerekir.”
Bilgisayarlar hızlı bir gelişim süreci gösterirken, ilk hacking olayı üzerinden fazla bir zaman geçmemişti ki telefon sistemlerini basit bir düzenekle egale edebilen bir dahi ortaya çıktı. John Draper, 1970′lerde Cap’ın Crunch adlı mısır gevreği markasından çıkan düdüğün çıkardığı sesin, telefon şebekeleri tarafından 2600 Hertz’lik ses olarak algılandığını fark etti. Böylece ilk bedava telefon görüşmesi yapılmış oldu. Bu olay sonrası, John Draper, Kaptan Crunch olarak anılmaya başlandı.
Yine aynı yıllarda ABD’li mühendisler, bilgisayarları birbirine bağlayan bir ağ oluşturmak için ARPANET‘i kurdular. Şu an hala kullandığımız ağ sisteminin temeli konumunda olan ARPANET, zamanla ordu sınırlarını aşıp, üniversite gibi akademik birimlerde de kullanılmaya başlandı.
Süreç, 1971 yılında yonganın geliştirilmesiyle bilgisayarların devasa boyutlarındaki küçülmeyle devam etti. Aynı yıl ilk kişisel bilgisayarlar satıldı, fakat monitörü yoktu maalesef. Aradan dört yıl geçmişti ki, monitörü ve klavyesi olan ilk bilgisayarlar üretildi. Kişisel bilgisayarlarda (PC) en büyük devrim ise, ABD kökenli IBM firması tarafından 1981′de yapıldı. Bu bilgisayarlar kişisel kullanıma en uygun özellikleri taşıyordu.
Çok geçmeden Apple, 1983 yılında grafik kullanabilen ve Mouse’u olan Macintosh bilgisayarlarını üretti. 1986 yılında ise dünya genelinde en çok kullanılan işletim sistemi olan Windows, Microsoft firması tarafından piyasaya sunuldu. Süreç Linus Torvalds’ın 1992′de Linux’u duyurmasıyla hız kazandı.
Bilgisayarlar bu denli gelişirlerken, hızla ilerleyen teknolojinin takipçileri de boş durmadılar elbette. IBM’de teknik satış sorumlusu olarak da çalışan Ward Christensen 16 Şubat 1978′de ilk BBS‘lerin (Bulletin Board System) temelini attı. Bu BBS, Hacker’lar için ortak bir platform mahiyetindeydi.1980′li yılların başına gelinmişti ki ilk Hacker grupları ortaya çıkmaya başladı. Legion of Doom ve Masters of Deception bu grupların en bilinenlerindendir.
Legion of Doom (LOD), 1984 yılında Lex Luthor kod adlı bir Hacker’ın, Knight of Shadow adında başka bir gruptan ayrılarak kendisine yeni bir grup kurmasıyla oluşmuştur. 1980′li yıllarda kurulan ve 1990′lı yıllara kadar da devam eden bu grup bilgiyi paylaşan, paylaşımcı ve kapalı kapılar ardında olmayan bir gruptur. Genelde girdikleri sistemlere zarar vermeyen kişilerden oluşmuşsa da, telefon sistemlerine saldıran üyeleri de yok değildi.
LOD grubu bir süre sonra Legion of Doom ve Legion of Hackers (LOH) diye ikiye ayrıldı. LOH grubu daha çok Phreaking alanında uzman kişilerden oluşuyordu. Grup bu şekilde devam ederken, Phiber Optik kod adlı Mark Abene, grubun bir başka üyesi Erik Bloodaxe kod adlı Chris Goggans ile arasının açılmasıyla Masters of Deception (MOD) grubunu kurdu. Bu süreç, LOD ve MOD arasında büyük bir savaşın çıkmasıyla patlak verdi. Gruplar birbirlerinin bilgisayarlarına giriyor, telefon sistemlerine sızıyordu. Büyük Hacker Savaşı adını alan bu olay iki yıl kadar sürdü.
Aynı dönemlerde girdiği bilgisayarda hızla çoğalan ve bilgisayarlardan bilgisayara bulaşan ilk Worm, Robert Tappan Morris tarafından yazıldı.
Bu gelişmeler, devlet yetkililerinin önlemler almasını vazgeçilmez kıldı. Ve bu dönemlerde Bilgisayar Sahtekârlığı ile ilgili yasa çıkarıldı. Çıkan yasalarla beraber, MOD kurucusu Mark Abene (Phiber Optik) ve arkadaşları ile Robert Tappan Morris tutuklandı.
İlerleyen dönemlerde ise tanınan en önemli Hacker’lardan Condor kod adlı Kevin Mitnick, Digital Equipment Company adlı bir şirketin sistemine girdi, Dark Dante kod adlı Kevin Poulsen, Pasific Bell telefon şirketine sızdı, Vladimir Levin Citibank’tan 10 milyon dolar çaldı. Tabi her biri ayrı ayrı tutuklandı. Gelişen bu süreç, ilk Hacking olayını çok farklı boyutlara getirdi.
Bir tarafta devasa boyutlarda metal yığınlarıyla daha kolay çalışmayı amaçlayan, bu vesileyle ilk işletim sistemlerinin yazılmasında dahi katkıda bulunan bir Hacking olayı… Diğer tarafta ise bankalardan para sızdırmayı hedefleyen bir Hacking olayı… Gelişen tüm bu olaylar Hacking ve Hacker kavramının karmaşaya dönüşmesine sebep oldu. Ama işe hangi taraftan bakılırsa bakılsın John Draper’ın dediği gibi “Hacking her zaman kötü bir şey değildir.” Benim tanımadığım Hacking ve Hacker kavramı, kuşkusuz Bilişim dünyasının var olmasına sebeptir. Ve benim dünyamda Hacker kavramı, Dennis Ritchie, Ken Thampson, Linus Torvalds gibi dâhilerle özdeşleşmiştir. Bu kişiler yaptıklarıyla, şimdiki bilişimin temelini atmışlardır. Tam aksi kişilikler olan Mark Abene, Kevin Poulsen gibi bilişim korsanları da aslında dolaylı olarak büyük hizmetler sağlamışlardır. Bu gibi kişiler, Internet’in korunmaya muhtaç, sömürülmeye elverişli olduğunu gösterilmişlerdir. Böylelikle daha güvenli, bilginin daha değerli olduğu bir Internet’in oluşmasına katkıda bulunmuşlardır, diye düşünüyorum.