yüz

Yüz Okuma Sanatı (Hacker Tespiti)

1. BÖLÜM

YÜZ YAPISI & İNSAN KARAKTERİ İLİŞKİSİ

(TARİHTEN GÜNÜMÜZE GELİŞİM SÜRECİ)

 

1. FİZYOGNOMİNİN MEYDANA ÇIKMASI VE GELİŞİMİ

1.1. Kavram

“Fizyognomi” terimi, Yunanca physis -doğa ve gnomon- yorum kelimelerinin
birleşimidir. Giovanni Battista Della Por-ta (1535-1615)’ya göre gnomon, aynı
zamanda yasa, kural anlamına gelmektedir; yani, fizyognomi “doğa yasası”
demektir. Della Porta’ya göre, doğanın belli kurallarına uyarak “belli vücut
biçimlerine göre belli ruh hallerini” öğrenebiliriz.

Çok eski dönemlerden başlayarak, bilginler insanın yüz yapısı ile karakteri
arasında bir ilişki kurmağa çalışmışlardı. Bu yöntemin temelinde insanın beden
yapısı ve psikolojisi arasında doğal bir bağlantının olduğu inancı yatmaktaydı.
Bilimsel temelden yoksun olmasına rağmen fizyognomi, karakter özelliklerinin
tipolojisi için önayak olmuştur.

1.2. Gelişimi

Fizyognomi, sistemli bir şekilde ilk kez Çin’de gelişmiştir. Çinliler, insanların
yüz biçimlerine göre insanların karakter özelliklerini okuma yöntemini
kullanmış, ayrıca başarı düzeylerini belirleme yöntemini kullanmışlardı. Sonraki
dönemlerde değişik uygarlık merkezlerinde fizyognomiye ilişkin bilgiler
sistemleştirilip geliştirilirken, belli özelliklere sahip değişik ekoller ve sistemler
ortaya çıkmıştır.

Eski Çin yüz okuma uzmanlarına göre, yüzü oluşturan unsurlardan beşi çok
önemlidir. Bunlar kaşlar, gözler, ağız, burun ve kulaklardır. Eski metinlerde
onlar beş önemli organ olarak geçmektedir. Bu organlardan birisinin bile dengeli
bir biçimde olması en az 10 yıl mutlu yaşam demektir. Tüm organların aynı
şekilde dengeli biçimde olması bu mutluluğu orantılı şekilde arttırıyor. Bu
organların incelenmesinden sonra sırada alın, elmacık kemikleri, şakaklar, çene
ve kırışıklar gelmekte, en sonunda ise derinin rengi, ayrıca, gözlerin parlaklığı,
biçimi, göz küresi ve göz kapaklan inceleniyor.

Çin fizyognomi uzmanlarına göre, onların sistemi insanların uzun ömürlü
olmaları konusundaki gerçekleri bulacaktır. Çin sistemine göre, insan yüzünde
belli konumlar ve çizgiler mevcuttur. Bunların her biri belli bir yaşı belirlemektedir. Onlar, bir dizi “uzun ömürlülük belirtileri”ni de tespit etmişler.
Çinlilerin fizyognomi sistemi bugün de incelenmekte ve geliştirilmektedir.

Aristo’nun Fizyognomiye İlişkin Görüşleri
Fizyognomi ile ilgili bilgilere Hipokrat, Aristo ve Pluto
gibi eski Yunan düşünürlerinin eserlerinde
rastlanmıştır. Aristo, fizyognomiyi kişilerin ruh halini
öğrenmek için kullanırken, Hipokrat bu usulle hastalara
teşhis koymuştur. Onun ölmüş insanın yüz şeklini tasvir
edişi bugün de doktorlar tarafından “Hipokrat maskesi”
olarak kullanılmaktadır.

Aristo’nun “De Natura Animalium” (1. Kitap) isimli
çalışmasında beden ve yüz yapısı ile insanın karakter
özellikleri arasında bağlantı kurulmaktadır.

Aristo’ya göre, insanın beden ve yüz yapısının belli bir
hayvana benzemesi, onun karakter özelliklerini ortaya koymaktadır. Aristo
insanın yüz yapısı, gözleri, alnı, kafa yapısı, derisinin rengi, saçının rengi,
gözünün rengi, bedenin tüy örtüsü, sesinin tonu, yürüyüşü, beden hareketleri,
bakışları, boyu ile ilgili karakter özelliklerini hayvanlardaki benzer özelliklerle
kıyaslamaktadır.

Aristo’ya göre, belli özelliğe sahip insanlar, benzeri oldukları hayvanların
karakter özelliklerini taşımaktadırlar. Yüz yapısı ve insan karakteri arasındaki
ilişki, Aristo’nun eserinde aşağıdaki şekilde geçmektedir .

Dudaklar

Dudakları ince ve ağız kenarları, dudaklar ileri uzandığında üst dudağın
alttakinin üzerine çıkacak şekilde gevşek olan insanlar alçakgönüllüdürler. Bu
aslan tipine uygun gelmektedir. Aynı şeyi büyük ve küçük köpeklerde de
görebiliriz. Dudakları ince, sert ve köpek dişleri hizasında yukarıya doğru
çekilmiş olan insanlar aşağı ve bayağıdırlar. Bu domuz tipine uygun gelmektedir.
Dudakları kalın ve üst dudak alttakinin üzerine çıkan insanlar aptaldırlar. Bu
eşek ve maymun tipine uygun gelmektedir. Üst dudağı ve üst damağı öne doğru
çıkan insanlar huysuz ve kavgacıdırlar. Bu, köpek tipine uygundur.

Burun

Burun deliklerinin duvarları kalın olan insanlar iyi kalplidirler. Bu öküz tipine
uygun gelmektedir. Burun deliklerinin duvarları ince olan insanlar hırçın bir
yapıya ve karaktere sahiptiler; bu köpek tipine uygun gelmektedir. Burun
delikleri dairevi olan insanlar alçak gönüllüdürler. Bu durum aslanlarla
benzerlik oluşturmaktadır.

Burnu ensiz olan insanlar (sivri burunlular) kuşlara benzemektedirler.
Burnunun ucu enli olan insanlar aptaldırlar. Bu domuzlara uygun gelmektedir.
Direk alından başlayan gaga burunlu insanlar arsızdırlar; bu, karga tipine
uygun gelmektedir. Alından keskin bir şekilde ayrılan gaga burunlu insanlar
alçak gönüllüdürler. Bu kartal tipine uygun gelmektedir.

Burnun alınla birleştiği yerde çökük, burun kavisi yukarıya doğru eğilmiş olan
insanlar şehvetli ve ihtiraslıdırlar. Bu horoz tipine uygun gelmektedir. Düz ve
kalkık burunlu insanlar şehvetli ve ihtiraslıdırlar; bu geyik tipine uygun
gelmektedir. Burun delikleri geniş olan insanlar sinirlidirler. Bilindiği gibi bu
durum sinirlilik halinde ortaya çıkmaktadır.

Yüz Yapısı

Yüzü enli ve etli olan insanlar iyi kalplidirler; bu öküz tipine uygun gelmektedir.
Kemikli yüze sahip olan insanlar tedbirli, etli olan insanlar ise korkaktırlar.
Bunlar sırasıyla eşek ve geyik tiplerine uygun gelmektedir.

Küçük yüzlü insanlar cesaretsiz ve iradesizdirler; bu kedi ve maymun tipine
uygun gelmektedir. Büyük yüzlü insanlar tembeldirler; bu eşek ve öküz tipine
uygun gelmektedir. Dolayısıyla, yüz ne büyük, ne de küçük olmalıdır. En iyisi
orta büyüklükte olmasıdır. Yüzü aşırı küçük olan insanlar aşağı ve bayağıdırlar.
Asık suratlı insanlar somurtkan karakterlidirler. Allıkla boyanmış gibi yüze
sahip olan insanlar utangaçtırlar. Bilindiği gibi bu durum insan bir şeyden
utandığı zaman ortaya çıkmaktadır. Yanakları allanan insanlar alkoliktirler.
Bilindiği gibi insan alkol aldığı zaman yanakları allanıyor.

Gözler

Gözlerinin altı torbalaşmış insanlar alkoliktirler. Yüzünün bu bölgesi şişkin olan
insanlar ise yatmayı çok sevenlerdir. Nitekim, uykudan yeni kalkmış insanın
gözünün çemberinde şişkinlikler bulunur. Küçük gözlü insanlar cesaretsiz ve
iradesizdirler; bu maymun tipine uygun gelmektedir. Büyük gözlü insanlar
tembeldirler; bu öküz tipine uygun gelmektedir. Gözleri ne aşırı büyük, ne de
aşırı küçük olarak doğmuş birisi asil bir karaktere sahip olacaktır.

Çukur gözlü insanlar gaddardırlar; bu maymun tipine uygun gelmektedir. Patlak
gözlü insanlar aptaldırlar; bu eşek tipine uygun gelmektedir. Dolayısıyla, gözler
ne aşırı patlak, ne de aşırı çukur olmalıdır; en iyisi orta büyüklükte olmasıdır.
Gözü hafiften çökük olan insanlar alçak gönüllüdürler. Bu aslan tipine uygun
gelmektedir. Eğer aşırı çökük ise sakin ve usludurlar. Büyük öküz tipine uygun
gelmektedir. Buğulu gözlü insanlar hüzünlüdürler. Bilindiği gibi insan
hüzünlenince gözleri buğulanır.

Alın

Alnı küçük olan insanlar aptaldırlar. Bu domuz tipine uygun gelmektedir. Alnı
aşırı büyük olan insanlar ağır kanlıdırlar. Bu öküz tipine uygun gelmektedir.
Alnı daire şeklinde olanlar aptaldırlar. Bu eşek tipine uygun gelmektedir. Alın
yüzeyi büyük olan insanlar hassas, basiretli ve anlayışlıdırlar; bu köpek tipine
uygun gelmektedir. Alnı düzgün kare eklinde olan insanlar alçak gönüllüdürler;
bu aslan tipine uygun gelmektedir. Alnı kırışık olan insanlar mağrurdurlar; bu
boğa ve aslan tipine uygun gelmektedir. Alnında kırışıklar olmayan insanlar
yalakadırlar. Dolayısıyla, alnın düz kırışıklı durumu kibirlilik, kırışıksız durumu
ise yalakalığı ifade ettiği için, en iyisi orta durum olacaktır.

Baş

Başı büyük olan insanlar hassastırlar. Bu köpek tipine uygun gelmektedir. Başı
küçük olan insanlar duygusuzdurlar; bu domuz tipine uygun gelmektedir. Kafası,
yukarıya doğru en-sizleşen insanlar (yumurta kafalı) arsız ve yüzsüzdürler; bu
eğri tırnaklı kuş tipine uygun gelmektedir. Kulağı küçük olanlar maymuna,
büyük olanlar ise eşeğe benzemektedirler. Köpeklerde ise kulaklar daha
orantılıdır.

Derinin Rengi

Aşırı esmer olanlar korkaktırlar; bu Mısırlı ve Habeş tipine uygun gelmektedir.
Aynı şekilde beyaz yüzlü insanlar da korkaktırlar. Bu kadın tipine uygun
gelmektedir. Dolayısıyla, mertliği ve cesurluğu ifade eden renk orta kıvamda
olmalıdır.

Saçın Rengi

Sarışın saçlı insanlar cesurdurlar; bu aslan tipine uygun gelmektedir. Saçları
aşırı kızılı olan insanlar kurnazdırlar; bu tilki tipine uygun gelmektedir. Yüz
rengi solgun ve değişik tonda olan insanlar korkaktırlar. Bu korku anında ortaya
çıkan duruma uygun gelmektedir. Bal sarısı renginde olan insanlar soğukturlar.
Soğuk olan insanlar ise yavaş hareketlidirler.

Vücut hareketleri yavaş olan insanlar ise ağır kanlıdırlar. Kırmızı renkliler
çabukturlar. Zira, hareketten ısınan vücut kızarıyor. Ateş kırmızısı renginde
olanlar çılgınlığa meyillidirler. Şöyle ki, bir cismin aşın ısınmış parçaları alev
rengini alıyor. Aşırı hırçın insanlar ise deliliğe yatkındırlar. Göğsünde renk
beliren insanlar sinirlidir. Bilindiği gibi insan sinirlenince göğüs bölgesinde bir
yangı oluşuyor.

Gözlerin Rengi

Gözleri kızaran insanlar çabuk sinirlenirler. Göz rengi siyah olan insanlar
korkaktırlar. Bellidir ki, siyah renk korkaklığı sembolize eder. Gözleri tam siyah
değil de, kestane rengine yakın olan insanlar dengeli bir karaktere sahiptirler.
Parlak mavi renkli veya beyazımsı renkli gözleri olan insanlar korkaktırlar.
Bellidir ki, beyazımsı renk korkaklığı sembolize eder. Gözleri mavi değil de,
kestane renginde olanlar cesurdurlar. Bu aslan veya kartal rengine uygun
gelmektedir.

Gözleri koyu kestane renkli olan insanlar şehvetlidirler. Bunlar keçilere
benzetilebilir. Gözleri alev renginde olanlar arsız ve yüzsüzdürler. Bunlar
köpeklere benzetilebilir.

Parlak, fakat belirgin bir rengi olmayan göze sahip insanlar korkaktırlar. Gözleri
parlak olan insanlar ihtiraslıdırlar. Bunlar horozlara ve kargalara benzetilebilir.

Tüy Örtüsü

Bacakları kıllı olan insanlar şehvetlidirler. Bu keçi tipine uygun gelir.
Göğsü ve karın bölgesi aşırı kıllı olan insanlar başladıkları işi hiçbir zaman
bitirmezler. Bu kuş tipine uygun gelmektedir. Göğsü tamamen tüysüz olan
insanlar arsız ve yüzsüzdürler.Bu kadın tipine uygun gelmektedir. Bu yüzden ne
fazla kıllı, ne de fazla kılsız olması gerekir.

Omuzları kıllı olan insanlar da başladıkları işi bitirmezler. Bu kuş tipine uygun
gelmektedir. Boynunun arka tarafı tüylü olan insanlar asildirler. Bu aslan tipine
uygun gelmektedir.

Sakalı seyrek olan insanlar dengeli karaktere sahiptirler. Bu köpek tipine uygun
gelmektedir.

Kaşları kalın olan insanlar somurtkandırlar. Kaşları, burun tarafta aşağıya
doğru sarkan ve şakaklara doğru yukarı kalkan insanlar saftırlar. Bu domuz
tipine uygun gelmektedir.

Baştaki Tüyler

Saçları düz olan insanlar korkaktırlar. Kıvırcık saçlı insanlar da korkaktırlar. Bu
Habeş tipine uygun gelmektedir. Dolayısıyla, gerek düz, gerekse kıvırcık saçlar
korkaklığı sembolize ettiği için az dalgalı saçlar yüksek manevi değerleri ifade
etmektedir. Bu aslan tipine uygun gelmektedir.

Alın üzerinde yukarıya ve arkaya doğru yönelen saçlara sahip kişiler asildirler.
Bu aslan tipine uygun gelmektedir. Burun hizasında alının ortasına doğru
saçları olan insanlar aşağı ve bayağıdırlar. Nitekim bu durum kölelere özgüdür.

Ses

Ses tonu aşağı olan insanlar küstahtırlar. Bu eşek tipine uygun gelmektedir.
Alçak tondan başlayıp yüksek tonla bitiren insanlar tatmin olmayan ve şikayetçi
insanlardır. Bu öküz tipine uygun gelmektedir. Yüksek, alçak ve kırılan bir sesle
konuşanlar sapıktırlar. Bu kadın tipine uygun gelmektedir. Yüksek ve düzgün
bir sesle konuşanlar köpeklere benzetilebilir. Zayıf, gevşek bir sesle konuşanlar
sakindirler. Bunlar koyun tipine uygun gelmektedirler. Yüksek sesle konuşan ve
bağıran insanlar şehvetlidirler. Bunlar keçilere benzemektedir.

NOT: Bunların dışında Aristo, insanın ayakları, vücut yapısı, omuzlar ve boynu,
boyu, beden yapısı, bakışları ve göz mimikleri, yürüyüşü ve karakter özellikleri
konusunda da belli görüşler ortaya koymaktadır.

Aristo, daha sonra devamcıları Polemon (M.Ö. II yy.) ve At-hamanti (M.Ö. IV yy.)
fizyognomi yöntemiyle kendi dönemlerinde yaşamış bir çok şahısın karakter
özelliklerine ilişkin yazılar yazmışlardır. Aristo’nun yöntemi uzun müddet
kendinden sonraki bilginler için bir kaynak olmuştur.

15. ve 16. yüzyıllardan itibaren fizyognomi kişilerin karakter özelliklerinin
belirlenmesinde sıkı bir şekilde kullanılmıştır. Fizyognomi; doktorlar, din
görevlileri, filozof ve hakimlerin başvurdukları bir yöntem olmuş ve büyük
toplumsal ilgi görmüştür.

17 yüzyılda engizisyon mahkemeleri yüz ve beden yapısına göre “gerçekliği”
tespit ediyorlardı. Buna göre de, fizyognomi; kehanet, falcılık, astroloji vs. ile sıkı
bir şekilde kullanılıyordu. Fizyognomi alanında Avrupa’da bu konudaki önemli
gelişme Johann Caspar Lavater’in çalışmaları sonucu gerçekleşmiştir. Lavater’in
ve ondan sonra Franz Jozef Gall’ın söz konusu incelemeleri Avrupa’da bu konu
üzerine büyük tartışmalara yol açmıştır.

1.3. Johann Caspar Lavater (1741-1801)

Fizyognomi alanındaki önemli gelişmenin temeli 15 Ekim 1741’de Zürih’te
doğmuş İsviçreli ilahiyatçı, fizyognomist ve yazar Johann Caspar Lavater (1741-
1801) tarafından atılmıştır.

Lavater 1769’dan yaşamının sonuna dek din görevlisi olarak çalışmıştır. 1775
yılında Leypsig’de “İnsan Doğasının Tanımlanmasına Yardımcı Olacak
Fizyognomik Fragmanlar” (Physiognomische Fragmente zur Beförderung der
Menschen-kenntnis und Menschenliebe, 1775-1778) eseri o dönemde eşsiz bir
yankı uyandırmıştır. Johann Caspar Lavater’e göre yüzün her bir öğesi; göz, alın,

burun, kulak, ağız, çene vs. ayrı ayrı ve birbirine olan ilişkileri içinde psikolojik
anlam taşır, kişilik özelliklerini gösterir. Lavater’in bu çalışmasının bilimselliği
üzerinde tartışmalar olmuşsa da, söz konusu eser konuyu daha da popüler
kılmıştır.

Lavater, Zürih’in Fransızlar tarafından alınması zamanı yaralanmış, 2 Ocak
1801 yılında ölmüştür.

2. FRENOLOJİ

2.1. Franz Jozef Gali (1758-1828)

Fizyognomiye yakın bir alan olan Frenoloji de karakter
özelliklerinin tespiti konusunda değişik bir yöntem
uygulamıştır.

“Frenoloji” terimi, Yunanca phrenos -karakter, ahlak ve
lygos- kuram kelimelerinin birleşimidir. Frenolojinin
gelişimi, Avusturyalı bir hekim ve nöroanatomist olan
Franz Jozef Gall’ın çalışmalarıyla sağlanmıştır.
Gali, 9 Mart 1758 yılında Tiefenbronn’da (Almanya) doğmuştur.
Gali, okul yıllarından itibaren arkadaşlarının yüz
yapısı ile kişisel yetenekleri arasında bağlantı kurmaya çalışmış, örneğin, iri
gözleri olan öğrenci arkadaşlarının iyi sözel hafızaya sahip olduklarım tespit
etmiştir. Gall’a göre, bu hafıza türü kafanın, göz bölgesinin arkasında yerleşen
kısmıyla ilintilidir.

Gali, eşya, yer, isim, sayı, söz ve gramer hafıza türlerini ayırarak onları kafanın
belli yerlerine “koymuş”, ayrıca cesurluk, dürüstlük, iletişimsellik gibi
yeteneklerin, ebeveynlere karşı olan sevgi hissinin, nesil devam ettirme
güdüsünün de alanlarını belirlemiştir. Bu tezlerini sistemleştirerek Gali ve
talebeleri insanın ahlaki ve entelektüel niteliklerinin bulunduğu yerleri
belirterek ayrıntılı bir kafatası haritası çıkarmışlardır.

Gall’ın kuramına göre, kişilik ve akıl, kafasında yerini bulan bölüm ve çizgilerin
sınırlarını çizer. Bu bölümler beynin yüzeyinde, yani dış çeperinde yayılmıştır.
Bu bölümlerden hangisi daha gelişmiş ve yayılmışsa, o bölümün karşıtı olan
yetenek o derecede gelişmiştir.

Beyindeki bu gelişmeleri kafatasından izlemek mümkündür. Bu anlamda
kafatası, insan aklının boyutlarını, yetenek ve becerilerinin sınırlarını gösteren
bir haritadır. Böylece, Gall’ın öncülüğünde frenoloji (phrenology) oluşarak bilim
tarihine girmiştir, ilginçtir ki Gali, bu terimi kabul etmemiştir. Nitekim, bu
konuda şöyle söylemektedir: “Beni yeni bilim olan frenolojinin babası olarak
adlandırıyorlar. Fakat bu böyle değildir. ‘Frenoloji’ kelimesi benim talebem
Spurzheim tarafından ortaya atılmıştır. Ben ise bu terime karşıyım ve
‘kefalolskopya’, ‘kranioskopya’, ‘kranioloji’ terimlerini kullanıyorum”.

Yazar: NAlovetoyou

En anlaşılır şekilde paylaştım.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir